Cumartesi, Ocak 15, 2011

Zamanı Demlemek

Bu sabah yıllar evvel okuduğum bir hikâye geldi aklıma. Nereden esti bilmem, belki kendimi buldum, belki de uzaklardan tanıdık bir yazı bana bunu hatırlattı. Bir an hikâyeyi düşündüm.  Konu tamam hatırlıyorum ama yarım yamalak. En iyisi otur dedim yaz yeniden,  kendince süsle, kelimeleri ekle peş peşe …
Sabahın ilk saatlerinde sıcacık bir çayın özlemi ile yataktan kalkıp mutfağa koştu ev sahibesi. Dışarıda hava çok soğuk olmalı ki mutfağın sıcak ve nemli ortamında camlar buğulanmıştı. Birden içi titredi ve ısınmak istercesine ocağa yöneldi.  Önünde, birbirinin tıpa tıp aynı iki çaydanlık duruyordu. Vakti kısıtlıydı Allahtan eşi giderken kahvesini içmiş çaydanlığın altını da kapatmamıştı.  “Seviyorum bu adamı” dedi kadın. Yıllar evvel özenle seçip aldığı üzeri işlemeli porselen demliğini aldı eline ve çay kavanozunu açtı. Burnuna buram buram özel olarak seçip harmanladığı çayların kokusu geldi, kaşığı kavanoza daldırırken yüzünde bir tebessüm oluşu verdi. Az sonra yapacağı çay ziyafetini düşününce daha da bir heyecanlanmıştı. İki kaşık harman birazda bergamut mis gibi kokuları ile tüm hücrelerine işlemişti adeta.   Yan tarafta, kanamakta olan sudan demledi çayını. Porselen demliğini çeşnili harman çayını mis kokular saçarken çaydanlığın üzerine koydu ve mor salkımlı erguvanlarla süslü fincanını ocağın yanına iliştirdi hemen. Mutfaktan çıktı işlerine daldı ama demlediği çayın altını yakmayı unutmuştu. Diğeri ise kaynamaktaydı amaçsızca.
 Demlenen çay beklemiş beklemiş ama ocak yanmıyor bir türlü. Yanı başında kaynamakta olan suya bakıp bakıp iç geçiriyor, keşke diyor benim de yanan bir ocağım olsaydı, yarım kaldı demim az sonra bayatlayıp dökülecek mis kokulu çay. Bu ara da yanı başında ki kaynamakta olan su taşmakta. Üzerine sıçrayan sıcak su ile demlenen çay coşmakta.  Bir yandan da unutulmuşluğun acısını yaşamakta…
Kaynamakta olan su dile gelir “gel der sen de dem ben de su nasiplenelim ikimizde.”  Özenle demlenen porselen demlik ne yapsın şimdi ihanet mi etsin kendini demleyene. Yoksa bayatlayıp dökülsün mü?  Zor bir durum, zor bir karar…
Sonra içinden bir ses “kendin için bir şey yap ölmeden” der. Yinede porselen demlik bekler bekler… Artık son demler yaşanmakta içinde. Ya dökülecek, boşa gidecek güzelim kokular yayan çay ya da  yandaki çaydanlığın üzerine konuverecek.
İki unutulmuş birleşecek, zaman demlenecek…

Esinti

9 yorum:

  1. Güzel bir hikaye yine döktürmüşsün canım benim bende bir çay demleyeyim mis gibi kokusu geldi. İnsan aslında kavuşamayacağı hayaller kurmamalı. sonra hayallerinin gözlerinin önünde teker teker yıkıldığını görünce, bir daha hayal kurmak istemiyor...

    YanıtlaSil
  2. Aynen öyle canım benim :) Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Çayı demlerken bir şeyleri unutmamak lazım aslında :) aman sende dikkat et:) Şimdiden afiyet olsun.

    YanıtlaSil
  4. demlikten hayata dair anlamlı bir hikaye çıkarmak...
    harikasın esinti...

    YanıtlaSil
  5. Sağolasın üstadım:) daha ders çıkarılacak bir çok ufak ayrıntı hayatın içinde gizli. Hadi bulup çıkartalım beraberce.

    YanıtlaSil
  6. esin hanımcım bu hikaye çok hoş olmuş .eminimki herkeste uyaracağı etki başka başka olacaktır.bende hazır bir cevherin .açığa çıkamamış değerlerin.hüznünü uyandırdı.kaleminize .duygularınıza sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Teşekkürler Sare hanımcım:) Öncelikle hoşgeldiniz:) Basit bir objeye farklı bir bakış açısı sadece bir deneme, sizdeki etkisini görmek çok hoş oldu sağolun:)

    YanıtlaSil
  8. Patricia Kaas / If you go a way, güzel seçim, demlik de tabi ki...

    YanıtlaSil