Pazar, Eylül 25, 2011

Metrodaki kemancı...


Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.

Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.

Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.

Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.

En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.

Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.

Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...

Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...

Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?






6 yorum:

  1. Yazılanlar çok güzel ve cok doğru..
    ben dinlerim Esinti ben dinlerim ..her metroya gittiğimde dehşet güzel müziklerle karsılaşıyorum hele ortaköyde durup dinlememek elde değil bence...

    YanıtlaSil
  2. İnsan başka şeylere yoğunlaşınca gerçek değerlerin farkına varamıyor. bazen kendimi at gözlüğü takmış gibi hissediyorum kesinlikle algılarımızı geliştirmemiz gerek. Güzel bir paylaşım teşekkürler Esinti.
    Ayrıca son eklemelerinizin hepsi mükemmel özellikle can dide yorumunuz ve o gelincikler kendimi başka bir dünyada hissettim emeğinize yüreğinize sağlık adı ile müsemma dost.

    YanıtlaSil
  3. Ahh Yüreği Yağmurlu arkadaşım:) Ortaköy dedin benim için en güzel musikiden bahsettin :) Dinlemek, güzel olanı ayırd etmek, daha açık daha seçici olmak büyükşehrin keşmekeşinde öyle zor ki o nedenle sakin yerler düşlerim hep... sevmiyorum ben artık büyük şehirleri bu sene bunu çok daha iyi hissettim. tayin meselesini sık sık düşünür oldum. Öyle çok güzelliği es geçiyoruz ki bu keşmekeş bu hayat gailesi içinde:( şanslisın sen dinleyebiliyorsun bunun kıymetini bil dost:) Teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Ah değerli Kandil hislerimiz aynı bilesin:( Umarım algı kanallarımız hep açık olur. Teşekkürler Kandil in ışığında gelincikler daha bir başka olmuştur :) Sağolasın güzel yürekli dost:)

    YanıtlaSil
  5. Toplumun etiket merakına en güzel örneklerden biri bu sevgili esinti.
    Söz konusu müziğin kalitesi olsa çok kişi durup dinlerdi onu. Maalesef ki müziği icra edenin kimliği, görüntüsü ve icra edildiği mekan aslında ilgi duyulan.İyi bir kulak sahibi, nerde olursa olsun,
    tanır ve hisseder bu güzelliği.

    YanıtlaSil
  6. Bu da bir bakış açısı olabilir elbette ama yine de ben günlük koşturmalar içinde bir çok güzelliği fark edemediğimizi düşünüyorum. Teşekkürler sevgili Nani :) güzel bir pazar günü olsun.

    YanıtlaSil