Pazar, Şubat 26, 2012

Ben Bende Değilim

 
Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.

Nedensiz suskunlukların içinde,sebebsiz bir boşluk gelir bağdaş kurar bazen yüreğinizin tam ortasına.Garip bir tefekkürle beklersiniz olacakları,yaşanacakları.Belki de zamane insanına musallat olmuş bir hastalıktır bu kim bilir? Görürsünüz bu çaresizliğin izlerinin sâri bir hastalığın yayılması gibi birçok kişinin ruhunu ele geçirdiğini.Kabüllenmekten, sessizce bir kenara çekilip beklemekten başka hiçbir çare(siz)lik çare değildir .Boşuna değildir Mevlana’nın Şems’ini,canının canını,tek yoldaşını kaybettikten sonra kendine hamuş demesi.Hamuş yani suskun...

Bugünlerde telaffuzu içimi ısıtan,söyledikçe kulağıma dost gelen,içime sıcaklık veren tek sözcük:hamuş.Belki bu yüzden hep suskunluğum,dilimi lâl edişim.Belki bu yüzden içinde yaşadığım asrın insanının suskunluğu.Şems’imizi yitirdik, belki onu hiç bulamadık ya da Mevla’yı ararken hep ara sokaklara daldık.Hep satıhta kaldık,bir türlü özü bulamadık belki kim bilir? Hangisi daha kötü seçemiyorum. Ruhunu tamamlayacak,diğer yarına can verecek o yareni bulamamak mı,yoksa onu çok kısa bir an,bir saniye bulup onun sıcaklığı ile yanıp sonra kaybetmek mi? Ehven-i şer dedikleri bu olsa gerek Allah’ım...

Rumi olmak da zor Şems olmak da.Hele sevda uğruna her türlü cevre,cefaya katlanmak da zor.Ama yine de her sevdalı yüreğin bir güneşi var,bir de o güneşin etrafında yanacağını bile bile dönen bir pervanesi.Her ruh eşini arar,her pervane ona sıcaklık verecek ışığı bulmaya çalışmaktan vazgeçemez.Her arayış, bir yenilenme,her savruluş, bir yeniden doğuştur bu yolda.Çünkü aşk içre olan yürek bilir ki Mevlanasız Şems manadan yitik,Şemssiz Mevlana yavan,coşkusuz bir soluktur ancak.Aşklar, canlar olduğu sürece vardır,varlıktır.Aşıklar olduğu sürece aşk bir kaynaktır.

Akrebini kaybetmiş bir yelkovan gibi, anahtarını kaybetmiş bir kilit gibi,sözcüklerini yitirmiş bir kitap gibi öylesine na-tamam,öylesine yitik,öylesine kederli bir ruhum artık.Şimdi anlıyorumsebebsiz değil aslında bu suskunluk, nedensiz bir boşluk değil içimde çıban gibi büyüyen.Söyleyeceksözüm yok sanmasınlar beni bilenler.Söylecek söz çok fakat aşıklar diyarında geçer tek akçe hamuş olmak...Bu öyle bir susuş ki içimde büyüyen yangın yine içimden beni yakıp kül etmekte.Bu öyle bir susuş ki içimdeçoğalan çağlayanlar yine beni sürükleyip götürmekte.Bu öyle bir yok oluş ki her yokluktan sonsuzluğa bir ben gitmekte. Artık o sonsuzlukta eridi içimdeki ben...Öyle bir ben var ki artık içimde ben/lik ben/lik sen(le)şen,kainatta senin rahmetinden bir zerre taş(ı)maya ve kabından taş(ma)ya çalışan...
                                                                                     M.G.A

4 yorum:

  1. Bu ne güze geliştir sevgili Artemis:) Hoşgeldin sefalar getirdin.
    Ben mi sen mi yoksa biz mi? Biz olmak aşk ile nedeni içinde saklı bir suskunluk belki de hayat...
    Suskunluk... üzerine çok şey söylenebilen içsel bir yolculuk belki kaybolan anahtarı bulma yolu. Çok derin bir mana, kendineyse suskunluk ala ama başkasına ise o zaman boşluk...
    Susmak lazım bu güzelim yazının gölgesinde Rumi ve Şems'i düşünüp demlenmek lazım sadece.
    Hoşgeldin Can hoşgeldin.

    YanıtlaSil
  2. Hoşgeldiniz Sayın Artemis...
    "Tefekkürle beklemek..." Mevlana'ya en çok yakıştırdığım durum... Güzel paylaşımınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Ben de "hamuş" oldum bir süredir. Bir görünüp bir kayboldum...
    Çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız, güzel bakışlarınız için...Hoşbuldum:))

    YanıtlaSil
  4. Olmaz öyle kısacık gelip gitmek şu güzelim hazineni aç hele:) Özellikle vıdı vıdı bana yaşattığın anlardan olsun lütfen:)

    YanıtlaSil