Salı, Ocak 31, 2012

Bu Aşk Burada Biter...

Bu Aşk Burada Biter
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

Bir hatıradır şimdi dalgın dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
                                                 
                        Ataol Behramoğlu

Pazar, Ocak 29, 2012

zalimce...



          " ...şu anda karanlıkta bir yerlerde olan...bana iyi davranan, benim küfrettiğim; beni anlayan, benim ittiğim, beni güldürebilen ama güldüğümü görmesin diye surat astığım, geceleyin bana sarılıp ısıtan, benim ısırıp kanattığım; ben kuralları ne kadar hızlı değiştirirsem değiştireyim oynadığımız oyunları öğrenmeye devam eden; beni mutlu edebilen..., ama ben mutlu olmak istemiyorum, hayır mutlu olmak istiyorum."                 

            "...artık dinlendiği için; beni görüp de tamam bu olur dediği için affetmeyeceğim; beni sevmek gibi çirkin, incitici, aşağılayıcı bir hata yapan ve bunun için cezalandırılması gereken..."

            "...bana katlanması katlanılmaz olan, inceliği zalimce olan; anlama gücünün ötesinde anlayan..."

                                                   Edward Albee

                                  (Kim Korkar Virginia Woolf'tan)

Çarşamba, Ocak 25, 2012

"maksadın cânım ise..."


"Dostum; ben gönlümü senden yana yolladım..

onun bir daha benden yana gelmesi mümkün değil..


ey yay kaşlı, okun ne zaman göğsümden yana doğrulsa,


o okun ucundaki demirden yana göğsümü germezsem,


erkek değilim..


ey dost gönlümü aldın..


şimdi maksadın cânım ise,


ben cânımı ve bâşımı çoktan koydum bu yolun üstüne"


Muhibbî
(Kanuni Sultan Süleyman) (Dîvan)
(
Günümüz Türkçesine çevrilmiştir
)
resim: Frederick Bridgman

Salı, Ocak 24, 2012

kıvılcımdan aleve...



"Birbirini tanımayan bir kadınla bir erkek arasında, özel bir neden olmaksızın, öylesine, sadece birbirlerinden hoşlandıkları ve bunu göstermemek uğruna mücadele ettikleri için oluşabilen o titrek, ele gelen, aşırı elektriklenme büyüler beni."
"XXI. yüzyılda aşk, çalmayan bir telefondur"


  Frédéric Beigbeder (Aşkın Ömrü Üç Yıldır)

Pazartesi, Ocak 23, 2012

vücut ve ruh...


            "Bütün insanlar aynı. Eğer komik bir şey söylersen gülerler, onları korkutursan korkarlar, eğer vurursan canları acır. Hangi tanrıya inanırlarsa inansınlar, dünyanın neresinde ve hangi renkte olurlarsa olsunlar sonuçta vücut ve ruh aynıdır."
                          Mara Meimaridi (İzmir Büyücüleri)
                                                                                                     
 

Buika - no habra nadie en el mundo


yalnız zeytin ağaçları arasında sevdiğini bekleyen bir şarkı...
kimse olmayacak dünyada

bıraktığın acıları silecek

bunca aşktan sonra

böylesine bir acıyı bana nasıl tattırdığını

anlayamıyorum


sular serbest kaldıklarından beri
kaynaklarının dışında özgürce akarlar

yaseminler ağlamış

ve anlamıyorum neden senin de ağladığını kızım

neden gözlerin ıssız kalmış.

güzel bir öğleden sonra, zeytin ağaçları altındayken hiç kimse,

hiç kimse seni nasıl sevdiğimi görmedi, nasıl sevdiğimi seni

ve şimdi zeytin ağaçları uyuyorlar, ama ben uyuyamiyorum.
dünyada kimse yok ki derdime derman olsun

senin gururun sayesinde açılan yarama

şimdi beni nasıl incittiğini anlayamiyorum

o kadar aşkı bana tattırdıktan sonra
dönüşünden sonra sana tüm şiirleri okumayı düşündüm,

aşk hakkında ve acı çekmek hakkında olanları,

bana geri döndüğünde kızım, seni öpücüklerimle kaplayacağım

ve uçacağız yukarılara, bulutların yavaşça estiği yukarılara

dudaklarım vucudunda yavaşça akıp gidecek, o kadar yavaş ki zaman anlamak için duracak
hiç bir şey ama hiç bir kimse derdime derman olamaz

onurun öyle bir yara açtı ki bende

beni o kadar büyük bir aşkla sevdikten sonra

nasıl yaralayabilir bir insan bir insani böylesine?

Cumartesi, Ocak 21, 2012

Kapa Gözlerini Dinle Saki - Lili İvanova - Selda Bağcan - Camino




Lili İvanova'nın  müthiş yorumu, gönül telimize vurdukça mızrabını, her nota bir  hançer vuruşu...


Ya Selda Bağcan yorumu ...

Bir Gece



Bir gece gözlerine sığınsam

 Uykularımda seni bulsam

Savrulsam rüzgârlarında her sabah

Gökyüzünü yeniden maviye boyasam

Bir yağmur kentin tüm sokaklarını sustursa

Öpse günlerin yorgun dudaklarından bir şafak

Tarasa gecenin saçlarını ışıklı elleriyle

Ve bir şiir gibi ezberlesem seni

bir şiir tadında olsa seninle uyumak

Yürüsem gözlerinde yağmur yüklü bulutlar gibi

Kilitlesem sevdanı kalbime sessizce

Çizebilir misin içimdeki hasretin resmini

Açsam gözlerimi bir gece

Seni uyurken bulsam yanımda

Eski bir liman kenti gibi sokulsam düşlerine

Sevda gemileri gelse- gitse gün boyu

Öpse günlerin yorgun dudaklarından bir şafak

Tarasa gecenin ışıklı elleriyle

Ve bir şiir gibi ezberlesem seni

Bir şiir tadında olsa seninle yaşamak

Çizebilir misin bana ulaşılmazlığın resmini...

Alıntı


Cumartesi, Ocak 14, 2012

Yanıbaşımdasın Şimdi


Yanı başımdasın şimdi
Tamda rüyam bitti derken,
Yeniden başlattığım çizgidesin
Ahh ! Bir bilsen
Nasıl inceden bir tutkum vardır sana
Ve nasıl bir gecedir ki
Hasret sarısı kokunu sarar yastığıma
Delik deşik eder uykularımı
Gülüşünde gizli o gamzeye,
köledir bu sevda

Ve bilmezsin sen
Arkan dönükken sevdiğimi seni
Ya da bir gölün maviliğine, süzerken gözlerini
Parmaklarını seyrederim
Dokunuşunda bahar saklı parmaklarını
Binlerce sevdalıya ulaşırım sana bakınca…
O gülüşlerinin gölgesine, binlerce sevdalı sığınır
Senin sözlerinle konuşur bütün aşıklar
Aşk yalnızca sana fısıldar güzelliğini
Derken uyanırım, içime çekip asilliğini
Sanki ruhumdaki tüm sözcükler, dilime dökülecek
Bir an darmadağın olurum
Saklanırım kapılarımın arkasına
Dilime kement vurmak yakışır sevdama
Susup seyrederim
Varlığını özüme çekmek, nefes gibi gelir bana
Bana seni yazdıran, şu anı yaşarım sadece
Sen olunca gözlerimin önünde
Başka bir düşünce ihanettir hüznüme…

Alıntı

Perşembe, Ocak 05, 2012

Teşy î ( uğurlamak, yolcu etmek)



Not: Videoyu izlerken sağ alttan müziği kapatmayı unutmayın lütfen :)

Desem ki; sitemkar bir zamandır kafiyeler,
Lekeli bir hüzündür; şiir
Kuyulardaki yankılı sesleniş,
Avuç içlerimi kanatan; sabır.

Desem ki; Cân kaçmış kafesinden,
Sitemkâr bir yolcudur; dil…
Nereden bilsin ki şiir,
Kahr/ol/asıca bir pervanedir.

Sevgisiz sözcükler kan kusuyor,
Kınından çıkarıp; paslı kılıcı,
Söylenmemeliydi, lekelenmemeliydi; aşk…
Bî-çare haykırıyor!...

Dil(l)enmeye görsün o rezil duygular,
Dur durak bilmez gemi azıya almış laflar.
Hiddetle savrulur ayıbı örtmek için,
Leke kadar âşikâr…

Sözcükler var; başı ve sonu “ah” ile biten,
Nevâ iken, nidaya dönüşen.
Ruhsar’ım; sersefil!...
Acı ile yoğurulmuş dizeler döken.

Ölüm başlangıçtır; ellerimde revnâk.
Bir mendildir sallanan,
Nasıl nakşedilir ki bu sağnak.
Kanla yazılmış bir vav’ın ucunda sallanır; aşk.

Esin Dinçelli
*Esinti*

Dayan Yüreğim

Dayanmak zor yalnızlığına akşamların
Unutmak mümkün değil seni bir şarkı gibi
Ağır ağır ilerleyen bu zaman içinde
Her an bir sarhoşluktur sensizliğin verdiği

"Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın..
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın."

Bir sudur içilen ama hiç kanılmayan
Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan
Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen
Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan

Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
Dünyadan bezginliğim dünyalar kadar eski
Öylesine çözülmüş, öyle dağılmışım ki
Bu ne bitmez ayrılık bu ne özlem diyorum

Beni çağırdığını bir defa duyabilsem
Avuçlarımda ateş, yorgun gözlerimde nem
Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem
Başımı duvarlara vurup ölsem diyorum

Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı
Bugünden güzel değil bulacağın yarında
Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında
Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı

demek o beni sevmiyor
demek o beni anlamıyor
bana içkimi verin
bana kadehimi verin
bir daha ölmek istiyorum

Bir yerlere varmadan, nasıl böyle
Hiç durmadan akıp gidiyor günler
Yaşam diye verdiğin bu mu söyle
O mu sırtıma sapladığın hançer

Sevdimse; verdiğin yürekle sevdim
Sen açtın bu ufku karşımda sonsuz
Yürüdüm bir yolun sonuna geldim
Yıkık, üzgün ve paramparça onsuz

Zamanlar kalleş şimdi, herşey artık bir oyun
Manzaralar hüzünlü insanlar ağlamaklı
Bir akşam getir bana, gizlice ve en saklı
Saatleri birer birer dudaklarında sun

Duymak nedir bilir misin?
Duymak, ama anlatamamak
Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek
'Seviyorum' diyememek
Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?


(Derlenmiş bir alıntı sadece)

Salı, Ocak 03, 2012

Şok Haber !!!

Şok Haber : !!!!!!!

Rus fizikçiler. yerin yüz metre altında bakır tel bulduklarını, bunun atalarının bundan bin yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurmuşlar.

Bu olaydan bir hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manşet :

Amerikan bilimadamları, yerin ikiyüz metre altında 2000 yıl öncesine ait fiberoptik kablolar bulduklarını, bunun Amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş digital haberleşme sistemleri olduğunu söylemişler...

Bir hafta geçmeden Trabzon, Araklı' da yerel Taka gazetesinde yeni bir manşet:

Trabzonlu bilim adamlarının yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiç bir şey bulamadıklarını, bunun sebebinin ise atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz (Wireless ) iletişim sistemlerini kullandığının ispatı olduğunu belirtmişlerdir.



Bu filmi izleyince üstteki yazıya hak vermemek mümkün mü acep :))))))))