Cumartesi, Ağustos 25, 2012

Nice yıllara Erbil Efe Dengel Nice yıllara dost


Dostlar vardır hayatımızın dönüm noktası gibi duran
dostlar her haliyle bize ışık olan
Erbil Bey ciğim doğum gününüz kutlu olsun sevgili Güliz hanımcığımın dizeleri acımı tekrar hatlatırken bir tuhaf buruk içim yazmaya çalışmak ne zor şimdi...
Duyuyorsunuz bizleri eminim
Runun şad olsun dost...

O sesin hep bizimle bilesin.
Sevgili Mehmet'le yazdığımız bu muhteşem şiire ne güzel ses olmuştun Kapa gözlerini dinle saki dinle dinle dinle...

                 Erbil Efe Dengel & Esin Dinçelli : Sesimin sesi



Uzaklardan bir ses olmanı bir selam geldim cann diye seslenmeni isterdim..Ah! bir bilsen nasıl sevinirdim.
Nasıl sevinirdi yüreğim..Sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi.. Susuyorum artık derin derin..Oysa ne
kadar çok hasretim konuşmaya anlatmaya anlaşılmaya..Hicranımı bir tılsımla söküp almanı ne çok isterdim..
Her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar hüznü yaşarım...Bir ezginin müziği doluyor kulaklarıma içim ürperiyor..
Tıpkı hayatın kendisi gibi..Bir nehir gibi süzülüp gidiyor kalbim uzaklara...Beni sorma! Dudaklarıma yaslanmış...

kelimelerle hayatımın sesi kısılmış...Suyu tükenmiş limanların denizlerinde yürüyorum hala..Seni ne zaman ansam
bir hüzün şarkısı kırılır içimde...Özlem tek yönlü bir yol işte gidipte dönmeyen..Bir yel gibi esip gittin
ardına bakmadan ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım ardından yorgun denizler üzerinde...Hüznün kayıp
çocuk resimleridir gecelerde...İçimdeki çocuk kayıp bugün...Anılarımı sararak kalbimin kuyusunda en hazin sesle
kirpikleri kırılan bir zaman diliminde hüzünlü şiirler topluyorum gecelere...Şair suskun şiir suskun geceler öksüz..
N.GüLiz Demirağ




Beyaz güller, boş kadehler, ürperen bir mum
Bu gece buyum

içmek varmış bir gün kaderde
Çok güzelsin biliyorum uzak bir kentte
Gülüşün bende doğum gününde
Dilek tuttum can bağladım kuru dallara, kuru dallara
İki gözüm hayırsızım nice yıllara
Usul usul gözlerimden süzülür yaşlar
Anladım ki son nefeste bitermiş aşklar
Dualarım senin için sen bilmesen de
Mutluluklar diliyorum doğum gününde

Söz: Edip Emre
Müzik: Namık Nagdaliyev

Senin için seçtim :))))) dinle saki dinle   ŞEREFE

Cuma, Ağustos 24, 2012

"AŞK.."





AŞK

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.

Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.

Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin

Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık

Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı

Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü

Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti

Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz

Sanki hiç olmamıştı



Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu

Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar

Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların

Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek

Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken

Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti

Çünkü iki kişiydik



Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya

Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız

Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu

İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük

Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde

Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra

Sonrası iyilik güzellik...



                                                Cemal Süreya
                                                     (1954)
                                            resim: Pino Daeni

Cumartesi, Ağustos 11, 2012

Hoşcakal - Nuri Can




Hoşcakal

Not : Önce yandaki müzik kutusunu kapamayı unutmayın lütfen 
                                                                        Seslendiren Esin Dinçelli

Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün
 önümdeki uçurumlara aldırmadan...
 asi... onurlu... ve ümitsiz...
 Bu şehri, bu yıldızları, bu düşleri
 bu hüznü, bu kederi terk ederek gidiyorum
 onurumu koyup başımın üstüne
 kör bakışlardan, sahte dostluklardan
 yalan hesaplardan uzaklara gidiyorum
 hoşça kal ayak izim, gönül gizim, yürek sızım
 hoşçakal...

 Varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın
 o gerçekleşmeyen hayallerim.
 ardımda yaralı bir yürek
 kederli bir ömür
 ve yoksul anılar bırakarak
 çocuklara veremediğim umudum
 yarınlara taşıyamadığım sevdamla çekip gidiyorum işte
 hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı hoşçakal...

 Gidiyorum başım önümde, gözümde nem
 duramam artık ey aşk, ey sevdiğim
 hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam.
 hiç bir anı kabul etmiyor beni
 bedenim buz gibi soğuk
 yüreğim paramparça keder
 kış kadar soğuk ellerim
 ardımda yoksul bir sevda
 ve bana ait ne varsa bırakıp ardımdan gözü yaşlı
 çekip gidiyorum işte
 hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü
 hoşçakal...

 Bütün yaprakları dökülmüş
 dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak
 ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım
 çınar ağacını yaslı
 meçhule giden acılar yüklü bir gemide
 uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi
 şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu
 limanlara gidiyorum sevdiğim
 hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
 hoşçakal

 Bir yıldız daha kaymadan gözlerimden
 sönmeden yüreğimde bir arzu daha
 ıssız bir köşede bırakıp kırgın gülüşlerimi
 düşlerimi hüzünlü bir fotoğrafa yükleyip
 çekip gidiyorum işte ey aşk, ey sevdiğim...

 Bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları
 ağlamamalı bu yürek bir daha
 yüreğimdeki acıları başka bir acıyla sarıp
 alıp dağların ve yıldızların gölgesini yanıma
 yüzümde kış, bakışlarımda kar
 yorgun akan bir ırmak misali
 kimsesiz sokaklara bırakıp yalnızlığımı
 gidiyorum sevdiğim
 hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı,
 canımın özü, gönlümün gözü yar
 hoşça kal...

 Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
 geri dönmez bir mevsimdeyim artık
 duramam ey aşk
 bu şehre sığamam bu hüzünle
 yoksa acılar üşütür beni
 kar kavurur anılarımı
 donar bakışlarım
 üşürüm... üşürüm ey aşk

 Sorma nereye, hangi dağın ardına?
 ne kadar uzağa varır yolum?
 kim yoldaş olur bana?
 dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde?
 çiçek açtığında mor dağlar
 sorma! ...

 Bak akşam
 vakit tamam
 uzak yıldızlara gözlerimi
 ayışığına sessiz gölgelerimi bırakıp
 yazıp gözyaşlarımı sabah çiğlerine
 sazımdaki hüznü, içimdeki sızıyı
 boynu bükük karanfilimi basarak bağrıma
 yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
 çekip gidiyorum buralardan
 hoşçakal nazlı çocukluğum, sevdalı gençliğim
 bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
 hoşçakal...
 hoşçakal...

 Nuri CAN


Çarşamba, Ağustos 08, 2012

Ya sizin şiirleriniz?



Kızılderilinin
Şarkıları, şiirleri, ağıtları hep su üzerineymiş.
Merak edip sormuş beyaz adam:
"Niye şiirleriniz hep sudan söz ediyor?"
"Buralarda en çok suyun yokluğunu çekiyoruz da ondan," diyip gülmüş yerli:
"Ya sizin şiirleriniz niye hep sevgiden söz ediyor?"