Salı, Nisan 24, 2012

" mâra ..."



MÂRA

bilmemek bilmekten iyidir

düşünmeden yaşayalım

                               mâra

günü ve saatleri ne yapacaksın

senelerin bile ehemmiyeti yoktur

seni ne tanıdığım günleri hatırlarım

                          ne seneleri

yalnız seni hatırlarım

                          ki benim gibi bir insansın

tanımamak tanımaktan iyidir

seni bir kere tanıdıktan sonra

yaşamak acısını da tanıdım

bu acıyı beraber tadalım

                                 mâra    
  

başın omzumda iken sayıkladığıma bakma

beni istediğin yere götür

ikimiz de ne uykudayız

                      ne uyanık

                               
                               Âsaf Hâlet Çelebi    
              
                         resim: Daniel F. Gerhartz           

Salı, Nisan 17, 2012

Kalkıyorrr bir iki

"Hayal Gücü, bilgiden daha önemlidir" Demiş Einstein 
eee o zaman kim tutar sizi ve tabi  beni :)

Ah ah! O gemi de ben de olsaydım diye başlayan hayallere gark olmuşken resimlere bakar bakar durur buldum kendimi.
Pupa yelken yolalırken karayı neyleyim burası bana yeter sıkılana dek gezerim:)



Yok Yok bu böyle olmayacak. Ben piyango bileti almaya gidiyorum. Umut dünyası işte.
Ya TUTARSA :)





Geç kalacaksın, hiç yok zaman
Düşünme sakın, olma pişman
Hayat zalim, yolları pürüz
Bir damla güneş, sonra hep güz
Mutlu olamak en büyük varlık
Vakit yok, gemi kalkıyor artık
Ah o gemide bende olsaydım, açık denizlere yol alsaydım

Vız gelirdi herşey inan bana yeter ki o gemide olsaydım :)

Perşembe, Nisan 12, 2012

İYİ, KÖTÜ, SALAK...



Biliyorum, çoğunuz iyi insanlarsınız. Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten.
Birçok kötü, hatta alçak tanıdım. Çoğu neşeli insanlardı. Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım.
Kötüler atak, iyiler pısırıktır.
Etrafınıza bakın, en heyecan verici, en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır. Hepsi paldır küldür konuşan, ağız dolusu gülen insanlardır.

Çünkü sahtekâr sempatik olmak zorundadır. İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur. İyi, sıkıcıdır.
Kadınlar "iyiler"e değil, güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden. Zaten aşk denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı başa çıkabilir. Aşkın tadım çıkaramaz iyiler. Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk zanneder. Tekdüzedirler. Yavaştırlar. Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler.
Tutku kötülerin işidir.
"Sessiz ve efendi bir insan" cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır.
Sahtekârlık daha zordur, maharet ister. Zeki, hızlı ve atak olmalıdır. Enerjiktir.
(Tabii "kötü" kötüler konumuz dışındadır. Yani hem salak hem kötü olmaya çalışanlar için düşünmeye yazmaya değmez.)
Üçkâğıtçı… Sahtekârın, en sempatik, en başarılı şekli. İyi bir hatiptir o. İnandırıcıdır. Konuştuğu zaman etrafmdaki tüm "iyi ve dürüst" insanlar ağzının içinde kaybolur. Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır. Kahkahasında pirzola tadı, hüznünde bazen ölümün sesi vardır. Adam başarılıdır.
Yeteneklidir.
İyilik kolaydır. Kötülük maharet ister.
İyi olmak için kimseye kötülük yapmamak yeterlidir. Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız!
İyi, kötü karşısında güvensiz, enerjisiz, çaresizdir.
Filmlerde bile iyi, kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez. "Yeminini bozar" ve kavgaya girer.
Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl. Biz "iyi" seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız. Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz. Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda. Hatta biz "kötü"den daha çok kötü insan öldürmüşüzdür.
Bir iyi için en zor olan, kötüye "sen kötüsün" demektir. Çünkü iyi, utangaçtır. Hırsıza "hırsız" diyemez. Kötünün yerine utanır, sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer... Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir. Çünkü onların yerine utanan, sıkılan, yerin dibine geçen birçok "iyi" insan vardır.
Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma duygusudur.
Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez. Hâlbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına. Her şeyi açık açık söyleyeçektir. Başına gelecekleri göze almıştır! Ama olmaz. Yapamaz.
Çünkü iyiler korkaktır
Çünkü iyiler herkese acır, en çok da kendilerine.
Susmak, acımak, utanmak, korkmak... Farkında mısınız, ey iyi insanlar, ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz!
Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler.
Biz de iyi insanlarız.
Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz.
Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz.
Haydi iyi insanlar!
Haydi sessiz, efendi, sıkıcı, korkak, utangaç ve iyi insanlar! Çalışın!
Kötülerin size ihtiyacı var!

Yılmaz Erdoğan (Hijyenik aşklar)

Perşembe, Nisan 05, 2012

Bir Elif Miktarı Gülümse










Seslendiren : Esinti



Bir " Elif " Miktarı " Gül"ümse

“Hiçbir filiz kendi gölgesinden öte bir yerde ölümü tatmamıştır..”

Ey gözlerime bahşedilmiş mucize,

Ey yüreğime hediye edilmiş Cennet kokusu,

Ey nefesime serpiştirilmiş bir yudum taze hayat,

Kan ter içinde susuz dudaklarıyla ve semâya dönen dualarıyla “ bir avuç deryâ’yı “ dileyen bir Haziran Cumartesi vaktinden düşüyorum sen kokan bu satırları..Vaveylâ eden bir öğle saatinde bulunduğun yerin deli rüzgarlarında düşlüyorum seni..Deli esen rüzgara inat başını eğmeyen gözlerine baka baka seni sevdiğimi haykırıyorum dua dua....Kulağımda yankılan Cennet şarkılarıyla yeniden huzuru doldururken seni çekiyorum içime.. Toprak kokan benliğimle deniz kokan türkülerin söylendiği yüreğine akıyorum..Sen mavi bir deryâ, ben sana kavuşmayı arzulayan - ruhi haliyle- Leylâ.. Sana gelen yollarıma sunulmuş tüm engelleri teker teker aşarak sana koşuyorum. Yüreğimde toprak kokusu, gözlerimde sana bir an evvel kavuşma çoşkusu..Hadi sevgili kapılarını, perdelerini sonuna kadar arala..Mevcudiyetinin ve geleceğinin tek idamesi / gayesi koca yürekli “ umut “ sayfalarına bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse olmaya geliyorum..Heybemde yetiştirirken her nefesine bir “ Elif “ miktarı huzuru kattığım birkaç sevda gülü ve nefesimde Cennet tahayyülü ile sana koşmaktayım..Yıllarca sana sakladığım yüreğimi benden emin olana “ sana “ katmaya geliyorum..Yollarım sana, menzilim sana..Kan ter içinde kalan Haziran ayının aksine ben “ senin gözlerinde “ yaşlanmayı diliyorum.Senin mevcudiyetine idrakim tamamdır artık.. Gayri benliğim senin varlığında sonlansın sevgilim…Çünkü biz bir mucizenin gerçeğe en yakın halinde sevdik birbirimizi..Biz ki; dallarında bir “ Elif “ miktarı huzur, köklerindeki taze umutları taşıyan gül-i râna’nın sevdaya sunulan bir avuç mutluluğuyuz..

Tedavülü çoktan kalkmış bir ömrün peyderpey yeniden yaşatılması değil bizim sevdamız. Bitkisel hayatta yaşayan bir bedene yeniden ömür biçmek degil yaşadıklarımız..Ayrı gökyüzüne aynı gözle bakan bir sevdanın en yalın haliyiz.. Tümceleri sevda ile nakşedilmiş cümlenin içinde yüreği Cennet kokan bir özneyle ile bir yüklemiz..Biz ki toprağın suya hasret kaldığı zaman diliminde gökten düşen - bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse’yiz..Şimdi sevme zamanı..Şimdi kavuşma zamanı..Gökten inen nurun toprakla kavuşmasında temaşa edilen mucizenin kelimelere dökülen haliyiz biz..Sen ve ben bir’iz..Sen ve ben hep biziz..Biz ki ;bir “ Elif “ miktarı huzuruz yetim ceylanlara hediye edilen..Biz ki; iki gonca gülüz nadasa bırakılmış topraklarda yeniden yeşeren..Ve biz ki, birbirimizin kaderine yazılmış bir ömürlük sevdayız yıllarca kıyıda köşede delice beklenilen…

Nefesindeki hayatla soluklandığım saklı sevdam,

Sevda mucizesinin yeniden tezahür ettiği gözlerinde yaşat beni..Sonra da yeşil Cennetindeki gonca güllerine sar beni…Hadi sevgili durma öyle..Mavi bilyelerin cam soğukluğunda üşüyen yüreğimi sıcak şefkatinle kundakla. Üzerinde ütüsüz gömleği bir de yamalı pantolonu ile sana koşan bu adamı ilkokul cağındaki örgülü saçlarıyla siyah- beyaz fotoğraflara bile renk katan yaşı küçük ama yüreği büyük o kahve gözlü kızın yüreğine al..Gözlerinde her gün tekrarlanan bayram sabahlarının güzelliğine kat beni..Baktığın her gökyüzünde benim gülen yüzümü görebilecek kadar benimse beni..Bir an tıkanan hayatın içinde anlamını idrak edemediğimiz ama onsuz mevcudiyetimizi idame ettiremediğimiz nefesinde yaşat beni..İçine çek beni.. Taaa ciğerlerine doldur beni. Uzaklığımı unut, nefesime sokul usulca.. Şah damarlarımdan bir an bile ayrılma sevgili..Mesai bitimi yoğunluktan bitap düşen yüreğimi nefesinle tazelendir..Hadi sevgili " el gibi " durma yanımda . Ne olursa olsun yaşat beni yaşadığın sevdanın en yalın zamanında..Kapı ziline basan kişinin aşikâr olmasına inat sen hep benden başka her şeyi unutacak kadar sev beni..

Hadi sevgili..Bu Cumartesi benim için memleketinden güneşler topla heybene..Biraz da delice esen rüzgarlardan doldur eteklerine..Bana gelirken toz toprak koksun yüreğin…Ellerin ise huzur…Şimdi seni bekliyorum aynı gökyüzünün altında. Sana kanatlanmak üzereyim..Hicretim sana..Yollarım sana…Menzilim sanadır..

Unutmadan sevgili..Gözlerimi kapattım..Hani her zaman sana dediğim gibi” bir gün gözlerine bir şey olur da bir göz gerekirse karanlıklarına..İşte bak yine gözlerimi sana verdim..Kapattım ışıklarımı..Annemin tülbentiyle perdeledim güneşi..Sağım- solum karanlık mı sanıyorsun şimdi..Tut ellerimi ..Gözlerin ışığım, adımların adımlarım olsun…Hadi gözlerimi kapattım ve kulağımda Cennet şarkılarıyla çoşarken kulağına fısıldıyorum sevgili…

“ Senden başka her şeyi unutacak kadar seviyorum seni ..."

………...

Hep bir “ Elif “ miktarı “gül”ümse ne olur…

Çünkü; gülmek sana yakışıyor.....

Gülümse ne olur…

Gülümsediğin,

Bende yaşadığın,

Beni “ sende “ yaşattığın için

“ Eyvallah sevgili eyvallah….”


İsmail Sarıgene

Pazartesi, Nisan 02, 2012

"Çekil..raksodia"



raksodia



.....


RAKSODİA!


Ezel, gittiğin akse kadar eşlik etsin sana


ve güzellik, ve güzelliğin diyorum Raksodia


sen yaşadıkça


Ölü'lerin okuduğu belalarda temize çekilsin


Sen De Temize Çekil


Ama Şimdi Çekil Raksodia!


                                      Küçük İskender 
                           
                                     (Periler Ölürken Özür Diler)