Perşembe, Mart 28, 2013

Koca Pişirme Sanatı

Kocaların çoğu pişirilme sürecinde yanlış işlem gördüklerinden yumuşaklıklarını ve iyi niyetlerini kaybederek bozulurlar. Gerçek odur ki bazı kadınlar onları sıcak suda haşlayarak, bazıları ilgisizlikleri ile dondurarak, bazıları da basıp, ezip turşusunu kurarak ve yine kimileri de savurganca harcayarak bozulmalarına neden olurlar.

Özenilerek hazırlanan her kocanın iyi ve yumuşak olacağı söylenemez. Ancak iyi pişirilenin de, gerçekten tadına doyum olmaz.

Koca seçiminde ne lüferin alımındaki gümüş pırıltısı, ne barbunyanın altın yaldız görünümü geçerlidir. Bunun için çarşı pazar dolaşmaya da gerek yoktur. Genellikle en iyileri kapınızın önüne gelenlerdir.

Beğeninin kişisel olduğunu düşünerek koca seçimini yalnızca kendiniz yapınız; sabırla pişiremiyecekseniz almaktan vazgeçiniz.

Kocayı pişirmek için en iyisi porselen bir kap ise de, elinizde toprak çanaktan başkası yoksa, özenle kullanıldığında aynı işi görebilir. Kocalar da karides ve istakoz gibi canlı canlı pişirilir. Bazen pişerken tencerenin dışına taşıp yanabilir ya da kenarları sertleşerek kabuk tutabilirler. Onları tencerelerinde tutmak için "görev duygusu" adlı zayıf iplikten çok, "huzur" adlı sağlam sicimle sıkı sıkıya bağlamalıdır.

Önce Sevgi, sıcaklık ve neşeden oluşan sürekli bir ateş yakılır. Koca, kişiliğine uygun bir ısıya ayarlanarak ateşe oturtulur. Köpürerek taşması halinde kaygılanmamalıdır. Pek çoğu iyice pişinceye kadar sık sık köpürebilir.

Özellikle sirke ve karabiber yerine tatlıcıların öpücük adı altında sattıkları şekerden biraz konulabilir. Tadına bakarken hoşgörü, iyimserlik ve neşe benzeri baharattan, birer tutam katmanız önerilir. Ancak bunlar diğer baharat gibi azar azar ve dikkatlice kullanılmalıdır.

Yumuşaklığını kontrol ederken sertleşmesinden kaçınılmalıdır. Fazla yayılmasını ve kabın dibine oturarak işe yaramaz hale gelmesini önlemek için arada bir hafifçe karıştırılmalıdır.

Kıvama geldiğini anlamamak olanaksızdır. Böyle pişirildiği zaman, size çok uygun ve sindirilmesi kolay olacaktır.

Dikkatsizlik nedeniyle ev ateşini soğutmazsanız, bozulmadan istediğiniz süre dayanır. Bu yolda hazırlanmış koca, mutlu bir ömür boyunca tadını korur.


(1800 yıllarında basılmış bir yemek kitabının ön sözünden alınmıştır.. .)

Pazar, Mart 17, 2013

Temel ve Fadime Yaylada :)))


Temel ve Fadime yaylaya çıkmışlar . Akşam olunca açık havada yatmışlar ama sivrisinekler bunları uyutmamış bunlarda çareyi yorganın altına saklanmakta bulmuşlar. Bir süre sonra bunların yanına ateş böcekleri de gelmiş Temel ve Fadime başları yorganın içinde yatarlarken Temel bi ara başını dışarı çıkarıp ateş böceklerini görünce hemen kafasını yorganın içine sokmuş ve Fadime'yi dürtmüş :
---ula Fadime ! sivrisinekler ellerinde fenerle bizi ariler :) ))))

Perşembe, Mart 07, 2013

Aşk Hastası



Son yıllarda izlediğim en muhteşem oyun. Şiddetle tavsiye ediyorum
 bu temaşa kaçmaz dostlar.

"Bir şulesi var ki şem i canın 
Fanusuna sığmaz asumanın"


Kenan Işık'ın yazdığı muhteşem eser müthiş bir görsellikle süslenerek bizlere sunulmuş. Özellikle Şeyh Galib' i  okuyan herkesin çok daha farklı etkileneceği şüphesiz.

"Kalbim nerede?" diyor beyazlar içinde bir genç kadın. Umursamaz sevgilisi önce dalgaya alıyor. Adamın dehşete kapıldığı anda ise kalbinin yerini soran kadın, doğru noktayı bulup yaşamını nihayete erdiriyor. Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı "Aşk Hastası", Batı'ya özenen ve kendi değerlerini hiçe sayan bir oyuncunun önce şair Galib'e sonra Hüsnü Aşk'taki Aşk'a, sonra Şeyh Galib'e dönüşünü ve kalp yolculuğunu şaşırtıcı bir kurguyla seyircinin kalbine taşıyor."


Ankara Devlet Tiyatrosu Kenan Işık’ın Şeyh Galip’in (1757-1798) Hüsn-ü Aşk adlı yapıtından yola çıkarak yazdığı Aşk Hastası adlı oyunu sahnelemeye devam ediyor.
Divan edebiyatı şairlerinden Galip, tasavvuf düşüncesinden beslenerek sembolist şiirler yazarak genç yaşında kendinden söz ettiren yetnekli ve zeki bir gençtir. Galip 24 yaşında, dönemin padişahı 3. Selim tarafından Galata Mevlevihanesi şeyhliğine atanır. Dönemin siyasal ve toplumsal sorunlarına da kafa yoran çok yönlü, duyarlı bir şair olan Şeyh Galip’in yazdığı Hüsn-ü Aşk divanı 18. yüzyıl divan şiirinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir.

Kenan Işık’ın aynı zamanda yönetmenliğini de yaptığı Aşk Hastası’nın dekor tasarımı Hakan Dündar’a, ışık düzenlemesi Kerem Çetinel’e, besteler Yücel Arzen’e koreografi ise Burçak Işımer’e ait.

Kenan Işık bu metin üzerinden oyun içinde oyun biçiminde kurguladığı Aşk Hastası’nda günümüzde batılı yazarların oyunlarında oynamak isteyen genç bir oyuncunun divan edebiyatı şairini anlatan bir oyunda oynamak istemez ve kendi kendine tiyatroya ve provalara sitemde bulunur. Ancak oyuncunun kız arkadaşı provalar sırasında intihar etmiştir, oyuncu Şeyh Galip’in anlatıldığı oyunda da aynı bir olayla karşılaşır ve mistik bir duyguya kapılarak oyunu kendi kendine sahnede canlandırmaya başlar.

Aşk Hastası’nda Kenan Işık bir yanıyla günümüz sanat anlayışına batı hayranlığına inceden bir eleştiri getirirken aynı zaman da Şeyh Galip’in hayatı üzerinden dönemin toplumsal ve siyasal olaylarına da değinerek günümüz siyasal erkinin yönetim biçimini, savurganlığını da dolaylı bir biçimde tenkit eder.

Galata Mevlevi hanesine atanan Şeyh Galip’i ziyaret eden padişah 3. Selim’in Osmanlı devlet ve asker yapısından, askeri gücünün dağınık ve zayıflığından ve daha önemlisi de batıdaki gelişmelere karşı hazırlıksız olan yönetim yapısından şikayet ettiği bölüm ilginç ve dikkat çekici. Kenan Işık oyununda kadar Şeyh Galip’in hayatını anlatırken hem onun, inanç biçimini, düşünsel derinliğini, sanat ve şiir hakkında düşüncelerini, şiirdeki yeteneğini ve sosyal ve siyasal olaylara yaklaşım ve yorumunu bütünlüklü olarak ele alarak objektif bir yaklaşımla yaşanan dönemi sahneye taşıyor.

Yönetmen Kenan Işık yorumuyla öncelikle oyunun düşünsel derinliği ile görsel olanı özenle dengeleyerek, abartısız ve ölçülü oyunsu bir gösteri ortaya koyuyor. Oyunun sahne yorumunda farklı bir anlatım denemesi gerçekleştiriyor. Boş bir sahne de başlayan oyunda dönemin olay ve ilişkileri mekansal olarak soyutlanarak veriliyor. Sahne de projeksiyon kullanılarak anlatım zenginleştiriliyor ve etkileyici görsel bir atmosfer yaratılıyor. Özellikle Burçak Işımer’in dans düzeni ve müzikler görsel anlatımın başat unsuru olarak öne çıkıyor. Oyunda bu günü ve geçmişi yansılayan oyunculardan özellikle Oyuncu ve Şeyh Galip’i yorumlayan Kutay Sungar ve 3. Selim’i yansılayan Buğra Koçtepe oyunculukları ile göz dolduruyor. Sungar, sesi ve tavrı ile inandırıcı bir oyunculukla seyirci karşısına çıkıyor. 2. Oyuncu, ressam ve 3. şairde izlediğimiz Eren Omay her bir figürü duygu ve tavır olarak zekice ayrıştıran oyunculuğu ile dikkat çekiyor. Rejisör ve Sufi rolleri ile izlediğimiz deneyimli oyuncu Murat Çıdamlı ayrıntıları vurgulayan, titiz ve abartısız oyunculuğu ile anlatımın önemli bir figürü olarak öne çıkıyor. Diğer rollerde izlediğimiz Ebru Uysal Sungar, Ergin Özdemir, Özgür Cengiz, Müjde Hayat, Kübra Erdem, Sibel Çelikoğlu Savaş Tamer ve Can Albayrak oyunculukları ile Aşk Hastası’nın sahne yorumunda anlatımı güçlendiren performansları ile metne özel bir katkı sunuyorlar.

Metin Boran

Hadi Gel Balığa Çıkalım- Ercan Gökhan Çağıran


Çok güzel bir şarkı ve çok güzel bir yorum daha ne olsun.
Kutluyorum sizi