Açılan sayfaya isminizi yazın ve yüklenmesini bekleyin, yükleme bir dakika kadar sürüyor, ortaya harika bir şey çıkıyor, keyifle izleyin.....
Cumartesi, Aralık 31, 2011
Perşembe, Aralık 29, 2011
Rengârenk 2012
Bu gün dünyayı istediğin bir renge boya.
Rengârenk batan günü al karşına.
Bir renk, de kendinden kat.
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak.
Kapat gözlerini bir hikâye yarat.
Kalbinde ki elleri bırakma sıkıca tut.
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt.
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama.
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver.
Minicik bir güzellik umuttur insana.
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana.......
Rengârenk batan günü al karşına.
Bir renk, de kendinden kat.
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak.
Kapat gözlerini bir hikâye yarat.
Kalbinde ki elleri bırakma sıkıca tut.
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt.
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama.
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver.
Minicik bir güzellik umuttur insana.
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana.......
*****
Eres tu que vas caminando
dulce gaucho con guitarra
con pedazo del cielo
que tu me cantas parpadeando.
Ay, camino, camino
tu que vienes caminando
escuchando mi guitarra
en una tierra de montana
y la luna me acompana.
tu que vienes caminando
escuchando mi guitarra
en una tierra de montana
y la luna me acompana.
Ay camino, camino
tu que vienes caminando
escuchando mi guitarra
en una tierra de montana
y la luna me acompana.
tu que vienes caminando
escuchando mi guitarra
en una tierra de montana
y la luna me acompana.
Tu queries mi amor!
En una tierra de montana
porque ya no me queres mi
cuando la luna me acompana
En una tierra de montana
porque ya no me queres mi
cuando la luna me acompana
Yeni Yılda
Hayatı tutabilmek, Sevgiyi kaçırmamak,
Keşke dememek için düşlerini ikiyle çarp bu kez...
Ve onları gerçekleştirecek zamanı ayır kendine...
Geldiği gibi gitmez elbette yıllar.
Umutla başlarız her yılın 1 Ocak gününe
Her yer karla örtülüdür çoğu zaman
Ama umutlarımızı yeşertebildiğimiz
Tek beyaz gündür o gün!
Biten her yılın sonuna,
pişmanlıklarımız da sıralanır
bir biri ardına.
"Keşke"lerimiz; ne çoktur yılsonlarında.
Yine de yeni yılımızda
olumsuzluklardan ırak
bir yaşam dilemekten vazgeçemeyiz.
Çünkü hayat artı ve eksileri ile bizim.
Bu yıl da yaşanacaktır elbet acılar,
hüzünler, kederler
ve bu yılda yaşanacaktır elbet
mutluluklar, barışlar,
hayranlık uyandıran hoşgörüler...
Hiç hüzünsün, kedersiz bir yeni yıl dilemek
Masalsı bir düş elbette.
Biz asgari hüzünlü, sağlıklı, mutlu
Bir yeni yıl umudumuzu
Yeşil tutalım kar beyazımızın üzerinde.
Asıl mutluluklar küçük şeylerdedir dimi...
Pazartesi, Aralık 26, 2011
Bir Yıl Daha Bitiyor
bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini
biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini
kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini
kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri
Bir yıl daha bitiyor.
Düşlerim, tasalarım,
yarım kalmış onca şey, her yıl
biraz daha kısalıyor bir öncekinden.
Bana mı öyle geliyor yoksa daha mı
hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken.
Düşlerim, tasalarım,
yarım kalmış onca şey, her yıl
biraz daha kısalıyor bir öncekinden.
Bana mı öyle geliyor yoksa daha mı
hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken.
Kırdım mı, incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yaşadıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim, dostluklarımı, ilişkilerimi.
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarımda mı kaldı?
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yaşadıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim, dostluklarımı, ilişkilerimi.
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarımda mı kaldı?
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış,
saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış,
saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı;
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları?
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
hâlâ sevebiliyor muyum insanları?
Geri verdim mi aldıklarımı;
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları?
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
hâlâ sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı,
cila geçmeli ahşaplarıma.
Ovmalı umutları. Saklı tutmalı gelecek inancını,
yarınları eksik etmemeli ağzımdan
hançer kıvamındaki o kara mizah tadını.
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım.
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp
öyle başlamalıyım akşama, yeni bir yıla.
Ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda.
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında?
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta.
cila geçmeli ahşaplarıma.
Ovmalı umutları. Saklı tutmalı gelecek inancını,
yarınları eksik etmemeli ağzımdan
hançer kıvamındaki o kara mizah tadını.
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım.
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp
öyle başlamalıyım akşama, yeni bir yıla.
Ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda.
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında?
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta.
Murathan Mungan
Çarşamba, Aralık 21, 2011
Cuma, Aralık 16, 2011
Ellerim Üşürdü
ellerim üşürdü, üşürdüm.
şehrin vitrinlerinden kayardı düşlerim
seni düşünürdüm.
sense, bir başka mevsimde sağanak halinde yağardın
başka ülkelere sımsıcak.
ellerim üşürdü.
nikotin kokan ellerim üşürdü ve...
bir sigara daha yakardım.
şehir ıslanırdı duman duman.
çocuklar uyanmış olurdu
düşlerini kaybetmeden uykularından
benimse kabuslarım kese kağıdı buruşukluğunda
asılı kalırdı gündoğumlarına.
ellerim üşürdü
ellerim üşürdü, donardı.
donardım teninin yokluğuna değince ve
bıçak ağzı bir yalnızlık ikiye bölerdi her şeyi.
bir yarısı sen olurdun her şeyin, bir yarısı ben olurdum
hiçbir şeyin.
ellerim üşürdü, üşürdüm.
bir bardak çay ve taze bir simit gibi kokardı rutubetli
geçmişim.
küçük bir saçak altı kahvesinde güneşi soğuturdum. sonra
denize karşı
kimsesiz bir adam gibi dalgalar hıçkırıklarımı boğardı.
Varlığına açken, muhtaçken bir lahza görmeye seni.
ellerim üşürdü, üşürdüm ve doyardım yokluğuna.
donardım. martılar göç ederdi,
demirlerdi tüm gemiler limana boşalırdı deniz
yürüyüp çıkardı balıklar tuzlu bir yaşamın soluk aralarından.
seni düşünürdüm. su olurdum, toprak olurdum, kus olurdum ama
yasam olmayı beceremezdim. sensizliğinde acemi bir ölümü
karşılardım.
beceremezdim ölmeyi.
ellerim üşürdü,üşürdüm.
tanıdık bir adam sesine karışırdı hüzünlerim.
kapanan bir kapı sesine kilitlenirdim.
duvar, duvar karanlık büyürdü içimde yollar,
ne bir köşe başı, ne bir viraj ne dur ne durak
adımlarım soluklarını arardı kayıp yollar da
sonra, bir kadın çığlığı kayardı yıldız yıldız.
önce ilk bahar defnedilirdi karınca ayazında
sonra bir pervane yanardı.
gözlerimin sırılsıklam aydınlığında
kanatlarına islerdi yaşanmamış bir yaz kelebeklerin.
sonbahar geçerdi, kar yağardı.
ellerim üşürdü üşürdüm
ve şubatla biterdi bir masalın son cümlesi
seni düşünürdüm...
Ali ULURASPA
Pazartesi, Aralık 12, 2011
Gülpembe
Müthiş bir albüm olmuş adı ile müsemma,
Göğe Selam olsun bizden de...
Albümü dinlerken keşke dedim keşke Barış Manço'nun şu muhteşem parçasını da seslendirselerdi keşke.
*****
Bir masaldı aşkımız sisler bulutlar ardında
Bir akşam bitiverdi her şey yokoldu bir anda
Beyhude geçti yıllar silindi hatıralar
Geride bir avuç yalan
Hüzün dolu geceler buğulu pencereler
İşte hepsi bu senden kalan
Nasıl içim yanıyor öylesine sevdim seni
Hep saklamak istedim altın kafeslerde seni
Beyhude geçti yıllar silindi hatıralar
Geride bir avuç yalan
Hüzün dolu geceler buğulu pencereler
İşte hepsi bu senden kalan
Sanki gizli bir el kopardı seni benden
Savurdu bir kar tanesi gibi
Boş yere arıyorum sımsıcacık sevgini
Bu ıslak boş sokaklarda elinden oyuncağı
Alınmış çocuk gibi yalnızım sokaklarda
Bir masaldı aşkımız sisler bulutlar ardında
Bir akşam bitiverdi her şey yokoldu bir anda
Beyhude geçti yıllar silindi hatıralar
Geride bir avuç yalan
Hüzün dolu geceler buğulu pencereler
İşte hepsi bu senden
********
Belki, belki bu Cacık ta olabilirdi hani halimize tercüman olsun diye :):)
Sözüm meclisten dışarı dostlar
Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara
Derdim öylesine
Kırka yarıp yine kırka bölseler
Ve kırk bostana gübre diye serpseler
Kırkbin tane ot biter de kırkbin derde deva olur diyorum
Ne oldu bana böyle durup dururken
Oğlan aldı başını gitti kız zaten lafımı dinlemezdi
Düğmem kopuk paçam sökük oramda buramda çengelli iğneler
Bir de çengelli iğne nazar bozar derler
Hanımın çorabı kaçık başında bigudiler
Karabaş bile, karabaş bile suratıma bakıp bakıp havlıyor
Öğünmek gibi olmasın
Kendimi hıyar gibi hissediyorum
Hani ince kıyım doğrasalar beni Akdeniz cacık olur diyorum
Ve hatta Atlas okyanusu ve hatta Hint okyanusu
Ve hatta hatta
Böyle cacığa rakı mı dayanır
Çivi çiviyi söker derler soğuktan donanı buzla ovarlar
Ben zaten yanmışım dostlar peki beni fırına mı koysalar
Zeytin suyuna kuru
Şeyist
Biz talebeyken şeydik
İyi arkadaştık şeylen
Biliyorsunuz şeylen şey olunmaz
Ben şeyi bitirince babam
şey dedi şey Partisine girdim
Zaten şeyle evlenmiştim
Şey şeye gidelim dedi gittik
Şeysiz de olmuyor döndük
İki şeyim oldu büyüdüler
Doktor sende bir şey var diyor simdi
Tabiy bende bir şey var: sayamadığın kadar
Kimse dokunamaz benim şeyime
Çünkü ben bir şeyim
Her şey de bir şeydir ama
Ben başka bir şeyim
Ben şeyim
Can Yücel
Cuma, Aralık 09, 2011
Her Gece Sen
Her gece sen girersin rüyalarıma.
Her gece sen...
Paramparça olur uykularım.
Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.
Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.
Sen yoksun...
Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.
Sen yoksun...
Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece
Kırmalıyım kapıları, evleri ateşe vermeliyim
Sen yoksun...
Zaman gitgide uzar..
Altmış saniye bir dakika..
Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.
Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.
Sen yoksun...
Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.
Sen yoksun...
Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece
Kırmalıyım kapıları, evleri ateşe vermeliyim
Sen yoksun...
Zaman gitgide uzar..
Altmış saniye bir dakika..
Altmış dakika bir saat..
Ve sabahın olmasına daha beş saat var.
Beklemek bir çeşit ölmektir.
Sen yoksun...
Bu bana her gece binlerce ölüm demektir.
Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.
Ve sabahın olmasına daha beş saat var.
Beklemek bir çeşit ölmektir.
Sen yoksun...
Bu bana her gece binlerce ölüm demektir.
Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.
Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın.
Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların.
Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,
Başın omuzlarımda olmasın?
Neden ellerin avuçlarımda değil?
Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın?
Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.
Başın omuzlarımda olmasın?
Neden ellerin avuçlarımda değil?
Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın?
Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.
Bu yolların bir yerde ayrılması.
Uzayan kilometreler...
O sefil, anlayışsız bakışları insanların.
Uzayan kilometreler...
O sefil, anlayışsız bakışları insanların.
Dünya, o eski dünya değil
Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.
Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.
Şu uçsuz bucaksız evrende
Ne derdimizi dinleyen,
Ne de bir anlayan var sevgimizi.
İki ömür değil,
İki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.
Her şey aslında başka renkte.
Vernikli eşyalar, vernikli yüzler...
Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.
Yalan üstüne yalan,
Oyun içinde oyun...
Her şey bir yerde anlamsız ve boş.
Gerçek olan şimdi senin yokluğun.
Senin varlığını özledim duyuyor musun?
Ne derdimizi dinleyen,
Ne de bir anlayan var sevgimizi.
İki ömür değil,
İki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.
Her şey aslında başka renkte.
Vernikli eşyalar, vernikli yüzler...
Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.
Yalan üstüne yalan,
Oyun içinde oyun...
Her şey bir yerde anlamsız ve boş.
Gerçek olan şimdi senin yokluğun.
Senin varlığını özledim duyuyor musun?
Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı.
Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.
Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.
Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.
Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.
Seni soruyorum gelip geçene,
'Görmedik', diyorlar.
Anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi,
Nasıl sevdiğimi bilmiyorlar.
Volkanlar tutuşuyor,
Ormanlar yanıyor içimde.
Her gece milyonların uyuduğu bir anda,
Volkanlar tutuşuyor,
Ormanlar yanıyor içimde.
Her gece milyonların uyuduğu bir anda,
devler uyanıyor içimde.
Seni düşünüyorum,
Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.
Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,
Seni düşünüyorum,
Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.
Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,
Çorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.
Şimdi umutlarım, varılmaz uçurum diplerinde,
Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.
Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.
Derin bir kuyudan su çekercesine,
Zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.
Zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.
Sen her zaman olduğun gibi
Yine o en güzel, en değerli...
Benimse ellerim sımsıcak,
Dudaklarım nemli,
Özlediğim her şeyimle kopup,
Yine o en güzel, en değerli...
Benimse ellerim sımsıcak,
Dudaklarım nemli,
Özlediğim her şeyimle kopup,
en yüksek tepelerden bir çığ gibi sana geliyorum.
Sonra dağlar çöküyor ansızın,
Ağaçlar devriliyor,
Evler yıkılıyor,
Altında kalıyorum...
Kırık bir heykel,
Parçasını arıyor her gece.
Bir şarkı notasını...
Bir tablo renklerini...
Ağaç yapraklarını...
Vazo çiçeklerini...
Ve bir adam, Her gece yollara düşüp,
Ağaçlar devriliyor,
Evler yıkılıyor,
Altında kalıyorum...
Kırık bir heykel,
Parçasını arıyor her gece.
Bir şarkı notasını...
Bir tablo renklerini...
Ağaç yapraklarını...
Vazo çiçeklerini...
Ve bir adam, Her gece yollara düşüp,
Yana yakıla seni arıyor...
Mağrur gözleri ıslak,
Mağrur gözleri ıslak,
İlk defa ağlıyor bu adam,
'Gel ' diye,
İlk defa yalvarıyor...
Ben her gece,
Gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş,
Seni düşünüyorum.
Ve sen o saatlerde,
Benim görmediğim rüyaları görüyorsun.
Bir böcek giriyor kafatasıma...
Her gece sen,
Bir cinnet gibi,
Kanıma yürüyorsun...
İlk defa yalvarıyor...
Ben her gece,
Gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş,
Seni düşünüyorum.
Ve sen o saatlerde,
Benim görmediğim rüyaları görüyorsun.
Bir böcek giriyor kafatasıma...
Her gece sen,
Bir cinnet gibi,
Kanıma yürüyorsun...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Pazartesi, Aralık 05, 2011
Gel Hayatı Isıtalım
Evet Bir Bardak Daha Çay istiyorum
ABD'li yazar Katharine Branning'in yazdığı
"Evet Bir Bardak Daha Çay istiyorum"
adlı kitabıyla ilgili yaptığı sunum,
çayı neden bu kadar çok sevdiğimizi anlatıyor.
Yabancıların gözünden böyle algılandığını görmek ve bu denli ince
bir gözlem yapıldığını bilmek muhteşem bir duygu.
Lütfen sonuna kadar izleyin.
Videoyu izlerken sol bölümden radyo linkinin sesini kapatmayı unutmayın lütfen.
Journey Of The Angels/Silent Night
Dostluk ve sevgi ile kurulmuş bağlar öyle kuvvetli ki ...
Videoyu izlerken sol bölümde bulunan radyo linkinin sesini kapatmayı unutmayın lütfen
Perşembe, Kasım 24, 2011
Bahçıvan
Bahçede ki tomurcuk güller, açmak üzere,
Mis kokulu bir sağnak ,
Hayata düşmek üzere…
Bahçıvan değişse de
Onlar yine açacaklar tüm haşmetleri ile
Ellerimize geldiklerinde
Birer küçük fidandılar
O küçük ellere kalemi kullanmasını
O küçük yüreklere dostluğu, arkadaşlığı,
Birazcık ilgi ile hoş görüyü,
Anlayışla sabrı
Ölçülü bir nezaketi
Hayata toleranslı bakabilmeyi
Bir tutam sevgi ile bilgiyi
Öğrenmenin gerekliliğini
Aşıladık senelerdir.
Gün be gün bu değerlerle büyüttük fidanlarımızı
Onlara verdiğimiz destekle
Dimdik, dosdoğru büyümenin erdemini kavradılar
Bakın şimdi nasılda domur domur güller verdiler bizlere
Bu muhteşem görüntü kökleri sağlam fidanların
Hayata merhaba deyişidir.
Artık bu bahçenin bahçıvanı olmasak ta
Yetiştirdiğimiz gülleri görüp gurur duyma zamanıdır.
Yediverenler gibi açıp başarıdan başarıya koşmalarıdır dileğimiz
Zorluklara göğüs gerip dimdik yürümelerini isteriz.
Sevgi ile büyüttük biz onları
Sarmaşık güller gibi dört bir yana
Hep o sevgi ile büyüyeceklerini biliriz…
Uzakta gibi görün sekte
Gözlerinizi her kapattığınızda
Yanı başınızda olacağız
Tüm sevgimizle sizi kucaklayıp
Her zaman ki gibi sizlerle gurur duyacağız.
Gün olur belki hayat gailesi içinde bizleri unutursunuz
İşte o gün geldiğinde bu anı hatırlamanız dileği ile …
Esin Dinçelli
Yüreğimin Öğretmeni
Nazlıcan’a ithaf
zil çaldı, ben çaldım, başladı ilk bakıştan aşk
hiç bilmediğim hep yazıldığın hoşluğun defteriydin
dinmez, bitmez, anlatılmaz sağanak gibi sırılsıklamdım
esrik acının silgisiyle sildim bahtımın aşk yazılarını
gülüşüne metelik atan sensizliğin tembel öğrencisiydim
yalnız gözlerinin kitabını okurdum
yalnız sözlerinin yazılısına çalışırdım
yalnız hayalinin dersine katılırdım
yalnız sensizliğe ödevdim
tanıdık ve haylazdı acılarım
hüznün giyotin ağzında kesilirdim bir gün dönüşüne
zamansız bekleyişlerin sellerine katılıp giderdim kendimden
gizli bir yaraydın pafta pafta büyüyordun atlasımda
bir aşk, bir aşkın haritasında sahipsiz şehir rengindeydi
bir aşk, sen renginde ela gözlerine tarih
bir aşk, senin sözlerinde senfonik talih
Üşütüyor gidişin yeniden gelişini
kan revan hatıralar kanıyor sol yanımda
meğer vedanın ziliymiş son sözün
korsan bir dersmiş senden başkasını sevmek
kayıp özlemlerin medeniyetiymiş sensizlik
silinmez bir hal sarıyor bekleyiş sahnesinde
perdesi açılıyor bensizlik ve sensizlik baş rolde
zil çalıyor, ben çalıyor, aşkın dersi başlıyor
gönlümün öğretmeni sen yok
boş dersleri seven bir öğrenci gibiyim
hoş senleri seven bir mecnun gibiyim
başka bir dersin sevdasını beklercesine değil
aynalar şehrinden salına salına gelişini bekliyorum
çünkü bir kadın ektim sevda kitabımda
sayfa sen ile sayfa hep sen arasında ödevim
haydi gel incele yüreğimin yaptığı ödevi
haydi imzanı at, ilk bakışın, ilk sarılışın gibi
haydi yüreğimin öğretmeni
beni bana öğret,
sen gideli ben yabancı, ben bilinmez, ben anlatılmaz
senden başkasına bu cahile üç beş kelam öğret
senden ve aşktan olsun
haydi, bahtının tahtasına kaldır beni
önce sil damlalarımı
önce ilk sarıldığın gibi sarıl
önce ilk baktığın gibi bak
önce ilk ağladığın gibi ağla
sonra sıfır versen bile umurumda değil
sonra damla ünlem benzerliğinde susup
ağlamayı aşka, beni bana öğret
Haydi, mahşerine geldim, beni benle bitir gayrı
Haydi, sevda ocağına geldim, beni senle pişir gayrı
Haydi, damlalarına geldim, sevda denizine dönüştür gayrı
Haydi, seni öğrenmeye geldim, sevmeyi yeniden öğret gayrı
Haydi, talihine ömür olmaya geldim, bende kalmayı kendine öğret gayrı
Hayrettin Taylan
Salı, Kasım 22, 2011
Niyet etmek!
“Aşk namaz kılmaya benzer;
Niyet ettikten sonra etrafa bakılmaz."
Niyet ettikten sonra etrafa bakılmaz."
Elif Şafak
Niyet etmek…
Dünya ne kadar da küçük …
Bir zamanlar gözünüzün görmediği, hani kör olduğunuz o anlarda belki de görmek istemediğiniz şeyler, zamanı gelince bir vesile ile gözünüzün önüne serili verir eğrisiyle doğrusuyla; eski bir duvardan sıvaları ile birlikte düşen tuğlalar gibi pat diye düşüverir önünüze. İnsanlar kendilerini dünyanın en akıllı kişisi olarak gördüğü sürece, yok yok daha doğru bir ifade ile sizi anlamaz, görmez, bilemez kısacası aptal yerine koydukları sürece kendilerini bu rezil duruma düşürür durular. Vah onlara ki durumun rezilliğinin bile farkında değiller.
Her yalanı sineye çeker ve sadece bir zamanlar sevdiğiniz için hoş görü size ağır gelmez. Bir şans bir şans daha, belki bu defa düzelir umudu hep havada kalmaya mahkûm ve her defasında üzülen tek bir kişi vardır. Her şeyi görmesine rağmen, sevgisi her şeyin önünde perde olur sabreder bekler.
Artık anlaşılamadığını anlayınca derin bir suskunluk çaresizliğini içinde taşıyan bir isyan… Oysa karşı tarafın umurunda bile değildir sizin ne çektiğiniz öylesi bencil, öyle egoisttir ki hep almak çabasıdır içgüdülerinin getirisi.
Etraf ta oynayacak arkadaş kalmayınca, çıkarır cebindeki misketlerini, ovar parlatır onlarla oynamaktır niyeti ama bir şeyi hesaba katamaz; zaman aşımına uğramıştır misketler, camları çizik içindedir zamanında ilgilenmediği için içindeki renkler bile solmuştur, oraya buraya vurup hor kullanılmış kırık dökük misketlerdir artık onlar. Bir vuruşta darmadağın olabileceklerinin farkındadırlar da, birde O fark edebilse… Onun için cansız cam parçalarıdır sadece ne hissedebilirler ki … Öylesine bir oyuncak işte
Yenileri de var bak pırıl pırıl çizik yok renkler ışıl ışıl…
Söylemeye ne hacet zaten fıldır fıldır gözler mübarek Jİşin aslı böyle değildir elbette bu sadece benzetme laf olsun aklıma geliverdi işte J
Almak için döner, vermeyi aklına bile getirmez. Fütursuzca. Ben der, sen nicesin demez.
Sen nicesin söyle bana.
Sen vermekten bıkmış, usanmış, sıkılmış.
Bağcı üzüm hasadından sonra şarap yapmaya niyetlenmiş amma onların kaliteli bir şarap olması için ne yapmış? Bu ihmale dayanamayan üzümlerin söz hakkı yok mu yani J Yandaki bağcı daha iyi bakıyor üzümlere J Ne olacak şimdi? Biri şarabı yudumlarken diğeri sirkeyi şarap niyetine içmeye çalışır. Suç kim de ?
Yaşasın isyankâr üzümler bağ aynı salkım aynı şarap olana dünya daha tatlı J
Kıssadan hisse:
Hey bağcı namaza niyetlendiysen sağa sola bakma!
Geç bunları anam babam geç bunları… :)
Bu gün sevdiğiniz için ne yaptınız?
Esinti
Perşembe, Kasım 17, 2011
Kasım da Ankara
hayal hiç ölçülmez, ne boyu ne de eni
kaya kürür, gönül yakar hep, koru benim
hayata seninle dayanırım her nefes diken
diken ne derttir gülüm, canın sağ olsun da senin
aşkın yok nispeti, bir anda bağlanır kısmetin
her düğüm çözülür, çek hasreti
kaya kürür, gönül yakar hep, koru benim
hayata seninle dayanırım her nefes diken
diken ne derttir gülüm, canın sağ olsun da senin
aşkın yok nispeti, bir anda bağlanır kısmetin
her düğüm çözülür, çek hasreti
havadaki kasvet birazcık benden
karadaki ben değil, havadaki bazen
uçan bir kuş, bazen kaybolan bir kumum
koskoca alemde yalnız bir kulum
kol kola gezmek her can ile suç mu
tamam o zaman, benim bu alemde en suçlu
karadaki ben değil, havadaki bazen
uçan bir kuş, bazen kaybolan bir kumum
koskoca alemde yalnız bir kulum
kol kola gezmek her can ile suç mu
tamam o zaman, benim bu alemde en suçlu
baktım göğe masmavi, bastığım yer hâki
gördüğüm diyar çok, görmediğimse gani gani
nefes alıp veren bu can da çaresiz kalınca
özlemim büyük, yolum uzun, ben de bir karınca
gördüğüm diyar çok, görmediğimse gani gani
nefes alıp veren bu can da çaresiz kalınca
özlemim büyük, yolum uzun, ben de bir karınca
yanan gönül akan suda, o yolun en sonunda
dostum bende solur, eğer dostum benle kalırsa
dostun senle yaşar, dostun eğer senle ölürse
bir çiçek olup açar belki tekrardan doğunca
dostum bende solur, eğer dostum benle kalırsa
dostun senle yaşar, dostun eğer senle ölürse
bir çiçek olup açar belki tekrardan doğunca
her açan senin gülün, her günse benim günüm
gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm
gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
"Dostum; ben gönlümü senden yana yolladım.. onun bir daha benden yana gelmesi mümkün değil.. ey yay kaşlı, okun ne zaman göğsümden...
-
Şehriyarım'ın arşivinden özenle seçilmiş bir inci tanesidir teşekkürlerimi sunuyorum iyi ki varsın A Şehriyarım ... :) Yorum : Mum...
-
Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım, Ey gönüllerdeki zâhirim, sure...