Pazar, Haziran 26, 2016

“Aton, Ey sen tek tanrı, senin dışında başka tanrı yok.” ve Günah Sevap Terazisi - Alper Çadıroğlu


Canım arkadaşım Sema' m bu gece öyle güzel bir yazı paylaşmış ki , ben de buraya eklemek istedim. Böyle güzel bir site ve araştırmacıyı tanımaktan memnun oldum. 





Mısır Mitolojisi; “Aton, Ey sen tek tanrı, senin dışında başka tanrı yok.” ve Günah Sevap Terazisi




Mısır küçük bir alandan MÖ 1400’lerde büyük bir alana yayıldı ve imparatorluk oldu. Sınırlar Anadolu’ya kadar ulaştı. Bu sıralarda Amon-Ra en büyük tanrı idi. Amon rahipleri neredeyse ülkeyi firavundan çok yönetiyorlardı. MÖ 1370’lerde firavun 4. Amenhotep tahta çıktı. Rahipler sınıfından kurtulmak istiyordu. Böylelikle; Amenhotep (Amon memnundur) olan ismini Akhenaton (Aton’a hizmet eden) olarak değiştirdi. Tel el-Amarna’da yeni bir başkent kurdu. Aton tanrısı için tapınaklar yaptırdı. Akhenaton aslında bir devrim yapmıştı. Baskıcı rejimden halkın özgürlüğe kavuşmasını sağladı. Kendisi çelimsiz ve eciş bücüş birisiydi.



Akhenaton, Aton tanrısını “Tek Tanrı” olarak gördü yani çok tanrılılıktan tek tanrılılığa geçti. O, Dünya’ya ilk kez tek tanrılılığı getiren “Yönetici” kişidir. Orijinal Mısır metinlerinde şunlar yazmaktadır; “Aton, Ey sen tek tanrı, senin dışında başka tanrı yok.” Bu metin o dönemlerde ilahi olarak da okunmaktaydı. (Bu metin; İslam’daki “La ilahe İllallah=Allah’tan başka tanrı yok“ metnine birebir benzer!) “Oğlun Akhenaton dışında kimse seni tanımıyor” metni de mevcuttur.
Yanı sıra Aton tanrısı, Akhenaton’dan önce bilinmekteydi. Ra’nın bir diğer adı Aton’du. Fakat Akhenaton, Aton’u alıp tek tanrı yapmaya çalıştı. Akhenaton genç yaşta öldükten yaklaşık 10 sene sonra Ai ve Tuthmosis firavunları eşliğinde tekrar çok tanrılı yaşama geri dönüldü.



Antik Mısır’da MÖ 1500’lerde Osiris tanrısı, ölüleri “Yargılar” ve “Kalp Tartma” işlemini uygular. Ölüler Kitabında bunlar açıkça anlatılır. Osiris yeraltının yani Ölüler Diyarı’nın hâkimidir. Kişi öldükten sonra ruhu büyük bir salonda yargılanır. Bu yargılama ile kişinin “Günah ve Sevapları” bir terazide tartılır. Yatık biçimde duran ölünün kalbi terazinin bir kefesine konur, diğer kefeye de ya kuş tüyü ya da bir göz konur. Burada kalp, ruh anlamına gelir. Eğer günahları ağır basarsa ölüler diyarına (yeraltına yani cehenneme) gönderilir, sevapları ağır basarsa gökyüzüne (cennete) yollanır. Başka bir deyişle ölünün ruhu ikinci hayatında ya yalan/düzensizliğe dönüşür ya da gerçek/düzenliliğe dönüşür. Ölü kişi bu mahkeme salonunda 42 tanrıya yakarır, ardından en büyük tanrı Osiris’e yakarır ve şöyle der; “Günah işlemedim. Ben temizim!” der. (Kuran’da da “Terazi” anlatımı mevcuttur; “Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz.”-21:47)

Kaynak: Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi – Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına, Cilt 1, Bölüm 4; Eski Mısır’da Dinsel Düşünceler ve Siyasi Krizler, Sayfa; 112-146.
Hazırlayan ve Derleyen: Alper Çadıroğlu

BAĞDAT - yaz şarkısı...

Pazartesi, Aralık 07, 2015

Okuduklarım: Tutsak Güneş / Ayşe Kulin

 
       
       İyi ki Uluhan'ın oğlu Oğulhan'ın yönettiği Ramanis ülkesinde yaşamıyorum... Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun. O ne öyle beş çocuk doğurana madalya, yaşlı kadınlar hizmetçilik yapıyor, gökyüzü hep karanlık...
       
      Bildiğim dört nesildir anaerkil olan ben gibilere kabus denli çökecek bu distopik romanın konusu öyle de akıcı ki. Yoğunluğa rağmen bir buçuk günde bitti. Elimden de hemen kaptılar, şu an dördüncü veya beşinci kişide sanırım :) Bu sebeple alıntı yapamıyorum. (Kitabım evin yolunu bulunca eklerim birkaç tane ;) ) Yine de, 
     
~~ Spoiler~~
      
      Yuna: Sen ne tatlı bir anasın :) Nasıl şeker bir kişisin... O eski kocan sürünsün inş.
      Anneanne: Tam bir savaş nesli insanı. Ne bunalım X, ne taklitçi Y ne de ağlak Z. 
      Tamur: Cansın can :)
      Regan: Robotik velet aklını başına aldı.
      Adını unuttuğum komşu kadın: Tipik "Akrep gibisin kardeşim" türündensin. 
      Adı batası yaşlı pislik: O kadar çok var ki bunlardan. Gücü  görünce sinerler ama.
      Regan'ın kız kardeşi: Kedi yavrusu, yazık.
       

~~Spoiler~~


Cuma, Ekim 23, 2015

Siyah Gözlerine Beni de Götür...


                       
        Seslendiren: Mustafa Nazif Duran



Daha dokunmadan kurudu irem 
Çöllere bir türlü yağamıyorum 
Yeni bir koşunun başlangıcında 
Biraz deprem sonrası 
Biraz şehir hülyası 
Bir kalp yangınından geriye kalan 
Siyah gözlerine beni de götür 
Artık bu yerlere sığamıyorum. 

Pembe uçurtmalar yolladığından beri 
Sarardı tiryaki menekşeleri 
Sonbaharın tozlu kafeslerinde 
Sevgi turnaları yakalıyorum 
Turnalar gidiyor; ben kalıyorum 
Avareyim, asudeyim, yorgunum 
Bilmiyorum neden sana vurgunum 
Erzurum garında banklar üstünde 
Uyku tutmuyor karanlıkları 
Yitik düşlerimi kovalıyorum 
Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum. 

Binbir türlü kokuyorsa yaylalar 
Siyah gözlerine beni de götür 
Baharın koynundan koparıp sana 
İpek bir mendile sardığım yüreğimle 
Şehzade gülleri gönderiyorum 
Umutlar kalıyor; ben gidiyorum. 

Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini 
Kaptanları sorgulayan 
Yanından geçen küheylanların 
Korku tufanına yakalandığı 
Siyah gözlerine beni de götür 
Güneş ülkesinden gelen yiğitler 
Benzeri olmayan bir dünya kursun 
Cellat, ayrılığın boynunu vursun. 

Usul usul intizarı çürüten 
Bu hercai diken, bu çılgın arzu 
Sürüklüyor imkansız muştuların 
Eşiğine gönül vadilerini 
Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi 
Düşüyorum tanyerine 
Ya topla yaralı kırlangıçları 
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir 
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi 
Siyah gözlerine beni de götür.
 
Nurullah Genç