Pazar, Ağustos 26, 2012
Cumartesi, Ağustos 25, 2012
Nice yıllara Erbil Efe Dengel Nice yıllara dost
Dostlar vardır hayatımızın dönüm noktası gibi duran
dostlar her haliyle bize ışık olan
dostlar her haliyle bize ışık olan
Erbil Bey ciğim doğum gününüz kutlu olsun sevgili Güliz hanımcığımın dizeleri acımı tekrar hatlatırken bir tuhaf buruk içim yazmaya çalışmak ne zor şimdi...
Duyuyorsunuz bizleri eminim
Duyuyorsunuz bizleri eminim
Runun şad olsun dost...
O sesin hep bizimle bilesin.
Sevgili Mehmet'le yazdığımız bu muhteşem şiire ne güzel ses olmuştun Kapa gözlerini dinle saki dinle dinle dinle...
O sesin hep bizimle bilesin.
Sevgili Mehmet'le yazdığımız bu muhteşem şiire ne güzel ses olmuştun Kapa gözlerini dinle saki dinle dinle dinle...
Erbil Efe Dengel & Esin Dinçelli : Sesimin sesi
Uzaklardan bir ses olmanı bir selam geldim cann diye seslenmeni isterdim..Ah! bir bilsen nasıl sevinirdim.
Nasıl sevinirdi yüreğim..Sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi.. Susuyorum artık derin derin..Oysa ne
kadar çok hasretim konuşmaya anlatmaya anlaşılmaya..Hicranımı bir tılsımla söküp almanı ne çok isterdim..
Her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar hüznü yaşarım...Bir ezginin müziği doluyor kulaklarıma içim ürperiyor..
Tıpkı hayatın kendisi gibi..Bir nehir gibi süzülüp gidiyor kalbim uzaklara...Beni sorma! Dudaklarıma yaslanmış...
Nasıl sevinirdi yüreğim..Sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi.. Susuyorum artık derin derin..Oysa ne
kadar çok hasretim konuşmaya anlatmaya anlaşılmaya..Hicranımı bir tılsımla söküp almanı ne çok isterdim..
Her yokluğunu yokladığımda ruhum sızlar hüznü yaşarım...Bir ezginin müziği doluyor kulaklarıma içim ürperiyor..
Tıpkı hayatın kendisi gibi..Bir nehir gibi süzülüp gidiyor kalbim uzaklara...Beni sorma! Dudaklarıma yaslanmış...
kelimelerle hayatımın sesi kısılmış...Suyu tükenmiş limanların denizlerinde yürüyorum hala..Seni ne zaman ansam
bir hüzün şarkısı kırılır içimde...Özlem tek yönlü bir yol işte gidipte dönmeyen..Bir yel gibi esip gittin
ardına bakmadan ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım ardından yorgun denizler üzerinde...Hüznün kayıp
çocuk resimleridir gecelerde...İçimdeki çocuk kayıp bugün...Anılarımı sararak kalbimin kuyusunda en hazin sesle
kirpikleri kırılan bir zaman diliminde hüzünlü şiirler topluyorum gecelere...Şair suskun şiir suskun geceler öksüz..
bir hüzün şarkısı kırılır içimde...Özlem tek yönlü bir yol işte gidipte dönmeyen..Bir yel gibi esip gittin
ardına bakmadan ben yelkenleri kırık tekneler gibi bakakalmıştım ardından yorgun denizler üzerinde...Hüznün kayıp
çocuk resimleridir gecelerde...İçimdeki çocuk kayıp bugün...Anılarımı sararak kalbimin kuyusunda en hazin sesle
kirpikleri kırılan bir zaman diliminde hüzünlü şiirler topluyorum gecelere...Şair suskun şiir suskun geceler öksüz..
N.GüLiz Demirağ
Beyaz güller, boş kadehler, ürperen bir mum
Bu gece buyum
içmek varmış bir gün kaderde
Çok güzelsin biliyorum uzak bir kentte
Gülüşün bende doğum gününde
Dilek tuttum can bağladım kuru dallara, kuru dallara
İki gözüm hayırsızım nice yıllara
Usul usul gözlerimden süzülür yaşlar
Anladım ki son nefeste bitermiş aşklar
Dualarım senin için sen bilmesen de
Mutluluklar diliyorum doğum gününde
Söz: Edip Emre
Müzik: Namık Nagdaliyev
Senin için seçtim :))))) dinle saki dinle ŞEREFE
Beyaz güller, boş kadehler, ürperen bir mum
Bu gece buyum
içmek varmış bir gün kaderde
Çok güzelsin biliyorum uzak bir kentte
Gülüşün bende doğum gününde
Dilek tuttum can bağladım kuru dallara, kuru dallara
İki gözüm hayırsızım nice yıllara
Usul usul gözlerimden süzülür yaşlar
Anladım ki son nefeste bitermiş aşklar
Dualarım senin için sen bilmesen de
Mutluluklar diliyorum doğum gününde
Söz: Edip Emre
Müzik: Namık Nagdaliyev
Senin için seçtim :))))) dinle saki dinle ŞEREFE
Cuma, Ağustos 24, 2012
"AŞK.."
AŞK
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik...
Cemal Süreya
(1954)
resim: Pino Daeni
Salı, Ağustos 14, 2012
Cumartesi, Ağustos 11, 2012
Hoşcakal - Nuri Can
Not : Önce yandaki müzik kutusunu kapamayı unutmayın lütfen
Seslendiren Esin Dinçelli
Gidiyorum buralardan yalınayak ve üzgün
önümdeki uçurumlara aldırmadan...
asi... onurlu... ve ümitsiz...
Bu şehri, bu yıldızları, bu düşleri
bu hüznü, bu kederi terk ederek gidiyorum
onurumu koyup başımın üstüne
kör bakışlardan, sahte dostluklardan
yalan hesaplardan uzaklara gidiyorum
hoşça kal ayak izim, gönül gizim, yürek sızım
hoşçakal...
Varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın
o gerçekleşmeyen hayallerim.
ardımda yaralı bir yürek
kederli bir ömür
ve yoksul anılar bırakarak
çocuklara veremediğim umudum
yarınlara taşıyamadığım sevdamla çekip gidiyorum işte
hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı hoşçakal...
Gidiyorum başım önümde, gözümde nem
duramam artık ey aşk, ey sevdiğim
hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam.
hiç bir anı kabul etmiyor beni
bedenim buz gibi soğuk
yüreğim paramparça keder
kış kadar soğuk ellerim
ardımda yoksul bir sevda
ve bana ait ne varsa bırakıp ardımdan gözü yaşlı
çekip gidiyorum işte
hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü
hoşçakal...
Bütün yaprakları dökülmüş
dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak
ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım
çınar ağacını yaslı
meçhule giden acılar yüklü bir gemide
uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi
şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu
limanlara gidiyorum sevdiğim
hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
hoşçakal
Bir yıldız daha kaymadan gözlerimden
sönmeden yüreğimde bir arzu daha
ıssız bir köşede bırakıp kırgın gülüşlerimi
düşlerimi hüzünlü bir fotoğrafa yükleyip
çekip gidiyorum işte ey aşk, ey sevdiğim...
Bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları
ağlamamalı bu yürek bir daha
yüreğimdeki acıları başka bir acıyla sarıp
alıp dağların ve yıldızların gölgesini yanıma
yüzümde kış, bakışlarımda kar
yorgun akan bir ırmak misali
kimsesiz sokaklara bırakıp yalnızlığımı
gidiyorum sevdiğim
hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı,
canımın özü, gönlümün gözü yar
hoşça kal...
Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
geri dönmez bir mevsimdeyim artık
duramam ey aşk
bu şehre sığamam bu hüzünle
yoksa acılar üşütür beni
kar kavurur anılarımı
donar bakışlarım
üşürüm... üşürüm ey aşk
Sorma nereye, hangi dağın ardına?
ne kadar uzağa varır yolum?
kim yoldaş olur bana?
dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde?
çiçek açtığında mor dağlar
sorma! ...
Bak akşam
vakit tamam
uzak yıldızlara gözlerimi
ayışığına sessiz gölgelerimi bırakıp
yazıp gözyaşlarımı sabah çiğlerine
sazımdaki hüznü, içimdeki sızıyı
boynu bükük karanfilimi basarak bağrıma
yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
çekip gidiyorum buralardan
hoşçakal nazlı çocukluğum, sevdalı gençliğim
bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
hoşçakal...
hoşçakal...
Nuri CAN
önümdeki uçurumlara aldırmadan...
asi... onurlu... ve ümitsiz...
Bu şehri, bu yıldızları, bu düşleri
bu hüznü, bu kederi terk ederek gidiyorum
onurumu koyup başımın üstüne
kör bakışlardan, sahte dostluklardan
yalan hesaplardan uzaklara gidiyorum
hoşça kal ayak izim, gönül gizim, yürek sızım
hoşçakal...
Varsın hayallerim kurduğum yerde kalsın
o gerçekleşmeyen hayallerim.
ardımda yaralı bir yürek
kederli bir ömür
ve yoksul anılar bırakarak
çocuklara veremediğim umudum
yarınlara taşıyamadığım sevdamla çekip gidiyorum işte
hoşçakal gönlümün nazlısı, bağrımın sızısı hoşçakal...
Gidiyorum başım önümde, gözümde nem
duramam artık ey aşk, ey sevdiğim
hüzne ve kedere boğulduğum bu şehirde duramam.
hiç bir anı kabul etmiyor beni
bedenim buz gibi soğuk
yüreğim paramparça keder
kış kadar soğuk ellerim
ardımda yoksul bir sevda
ve bana ait ne varsa bırakıp ardımdan gözü yaşlı
çekip gidiyorum işte
hoşça kal anlımın yazısı, kaderimin küskünü
hoşçakal...
Bütün yaprakları dökülmüş
dalları kırılmış bir ağaç gibi hıçkırarak
ve bırakarak ardımdan sırtımı yasladığım
çınar ağacını yaslı
meçhule giden acılar yüklü bir gemide
uğuldayan rüzgarlara sarıp sesimi
şarkıların sustuğu, aşkların vurulduğu
limanlara gidiyorum sevdiğim
hoşça kal kırık sazım, sevdamın yaralı türküsü
hoşçakal
Bir yıldız daha kaymadan gözlerimden
sönmeden yüreğimde bir arzu daha
ıssız bir köşede bırakıp kırgın gülüşlerimi
düşlerimi hüzünlü bir fotoğrafa yükleyip
çekip gidiyorum işte ey aşk, ey sevdiğim...
Bir daha yağmamalı bu ihanet yağmurları
ağlamamalı bu yürek bir daha
yüreğimdeki acıları başka bir acıyla sarıp
alıp dağların ve yıldızların gölgesini yanıma
yüzümde kış, bakışlarımda kar
yorgun akan bir ırmak misali
kimsesiz sokaklara bırakıp yalnızlığımı
gidiyorum sevdiğim
hoşça kal gecelerimin yıldızı, karlı dağların yalnız kızı,
canımın özü, gönlümün gözü yar
hoşça kal...
Bütün borçlarını ödedim bu sokakların, alacağımı aldım
geri dönmez bir mevsimdeyim artık
duramam ey aşk
bu şehre sığamam bu hüzünle
yoksa acılar üşütür beni
kar kavurur anılarımı
donar bakışlarım
üşürüm... üşürüm ey aşk
Sorma nereye, hangi dağın ardına?
ne kadar uzağa varır yolum?
kim yoldaş olur bana?
dönüp gelir miyim yine bahar geldiğinde?
çiçek açtığında mor dağlar
sorma! ...
Bak akşam
vakit tamam
uzak yıldızlara gözlerimi
ayışığına sessiz gölgelerimi bırakıp
yazıp gözyaşlarımı sabah çiğlerine
sazımdaki hüznü, içimdeki sızıyı
boynu bükük karanfilimi basarak bağrıma
yüreğimin yangınını bırakıp rüzgarlara
çekip gidiyorum buralardan
hoşçakal nazlı çocukluğum, sevdalı gençliğim
bağrımın ateşi, kalbimin ahı, mühür gözlü yar
hoşçakal...
hoşçakal...
Nuri CAN
Çarşamba, Ağustos 08, 2012
Ya sizin şiirleriniz?
Şarkıları, şiirleri, ağıtları hep su üzerineymiş.
Merak edip sormuş beyaz adam:
"Niye şiirleriniz hep sudan söz ediyor?"
"Buralarda en çok suyun yokluğunu çekiyoruz da ondan," diyip gülmüş yerli:
"Ya sizin şiirleriniz niye hep sevgiden söz ediyor?"
Merak edip sormuş beyaz adam:
"Niye şiirleriniz hep sudan söz ediyor?"
"Buralarda en çok suyun yokluğunu çekiyoruz da ondan," diyip gülmüş yerli:
"Ya sizin şiirleriniz niye hep sevgiden söz ediyor?"
Pazartesi, Ağustos 06, 2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
"Dostum; ben gönlümü senden yana yolladım.. onun bir daha benden yana gelmesi mümkün değil.. ey yay kaşlı, okun ne zaman göğsümden...
-
Şehriyarım'ın arşivinden özenle seçilmiş bir inci tanesidir teşekkürlerimi sunuyorum iyi ki varsın A Şehriyarım ... :) Yorum : Mum...
-
Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım, Ey gönüllerdeki zâhirim, sure...